Kişisel gelişimin ilk basamağı, tecrübe kazanmanın belki de en güzel yolu. Yolculuklar… Hakkında yüzlerce yazı yazılabilir, deneyimler paylaşılabilir, hayaller kurulabilir ama ne kadar anlatsak da bitiremeyiz. Biz yine de biraz konuşalım.
Çok küçük yaşlarımda çıktığım yolculuklarımı bile hatırlıyorum. İlk keşfettiğim ve küçük kazalar yaşadığım tatlı yolculuğum Travertenler olmuştu. Çok eski bir zaman olmasına rağmen hala çok iyi hatırlarım. İşte gezilerin en güzel yanı da hafızamızda görsel olarak yer etmeleri olabilir.
Yeni bir şehre adım atıldığında genelde ilk hissedilen şey bir boşluktur. Zamanla içini yepyeni bilgi ve fikirlerle dolduracağınız güzel bir boşluk. Zihniniz, anılarınız için size bir yer ayırır ve siz keşfettiğiniz her yeni şeyle orayı doldurursunuz.
Ülkemiz belki henüz bilmediğimiz muazzam yerlerle dolu. Taşı toprağı altın diyenler yanılıyor olamaz değil mi? Kültürümüzün tüm havasını soluduğumuz köylerimiz; deniz havasıyla dinlendiğimiz sahil kasabalarımız; esnafıyla, komşusuyla bir olduğumuz küçük tatlı mahallelerimizle gezip görmenin en güzel olduğu yerlerdeyiz.
Ankara’nın puslu gri sokakları ve sert kışı, Antalya’nın kavurucu yaz sıcağı ve cıvıl cıvıl semtleri, İzmir’in kendine has havası ve hayat dolu insanları, Muğla’nın her şeyiyle muazzam tatil beldeleri, Balıkesir’in sakin ve huzurlu adaları…
Her yolculuğun kendine has bir güzelliği vardır diyebiliriz. Hafif serin bir yaz havasında, sabaha karşı çıkılan yolları düşünelim. Uykuya doyamamış ama yepyeni bir serüven için oldukça heyecanlıyızdır. Araba camından yolu izlerken güneşin yükselişi, ağaçların hızla arkada kalışı, hele bir de yan taraftaki arabayı geçtiğimizde hissettiğimiz o tuhaf kazanmışlık hissi… Yol kenarındaki gözlemeci teyzelerle tanışıp muhabbetlerine katılmak, güzel bir kahvaltıyla güne başlamak, hem de gideceğimiz yeri yerlisinden dinlemek içimizdeki heyecanı daha fazla arttırır.
Yolculuk tamamlandığında hissettiğimiz tatlı yorgunluk ve bir an önce her yeri görme isteği bizi canlandırı ve o anda artık hikayemiz başlamıştır. Küçük gezintilerle çevreyi tanır, insanları gözlemler ve hatta bazılarıyla tanışıp hayatımıza yeni renkler katarız. Şehrin yerli esnafıyla tanışmak kadar keyiflisi yoktur benim için. Yaşlılarımızdan hem şehrin hem de kendilerinin hikayelerini dinler, gezimize bir de onların gözüyle bakarız.
Sonra etraftan anılar biriktiririz kendimize. Küçük hediyelik eşyalar, el emeği işler, belki topladığımız ufak tefek taşlar. Anılarımız, hayallerimiz giderek büyür. Ve biz bir yeri tanımanın en iyi yolunun gidip görmek olduğunu daha iyi anlarız.
Yola çıkalım arkadaşlar. Uzun veya kısa, planlı veya plansız, fark etmez. Vaktimiz varken gezip görelim, dünyamızı büyütelim. Çünkü tanımak ve tanışmak, hayatın en güzel yanı.
Yazar: Büşra Güngör